Kalktım gittim ilim meclisine, ilim irfan geride kalmış, ille edep ille edep!

Posts tagged ‘ALEM’İN SIFATLARI’

ALLAHU TEÂLA’NIN SIFATLARI

 

Zati Sıfatlar: Vucûd, kıdem, beka, vahdaniyet, muhalifetün lil havadis, kıyam binefsihi

Subutî Sıfatlar (selbi sıfatlar): Hayat, ilim, semi’, basar, irade, kelâm, tekvin, kudret

Fiili Sıfatlar: ihya, imate, terzik

Haberi Sıfatlar: El, yüz, göz, ayak gibi Allahu Teâla’ya uzuv izafe eden yada gelme, gitme, inme, çıkma gibi hareket izafe eden rahman tahta oturdu dediği gibi mekan izafe eden ayet ve hadisler dir bunlarada haberi sıfatlar denir. Müşterek olan dört sıfat grubu vardır.

   Öğretilen, ezberletilen ve sayılan, manaları idrak edilen veya ettirilen bu sıfatlardır. Başka bir terminolojide söylenirse aslında Allahu TeAlanın iki tip sıfatı vardır. Birincisi münfedit sıfatlar, ikincisi müşterek sıfatlardır. Üç temel kavram vardır. Allah, Alem, İnsan her şey bu üç kavrama döndürülür çünkü bunlar çekirdek kavramlardır. Allahta bir varlık ,Alemde bir varlık, İnsanda bir varlıktır. Üçüde birer varlıktır peki bunlar varlık olarak birbirinden nasıl ayrılır?  kelamın konusu başlangıcda varlıktı denir yani ilk mevcud olan Allahtı  sonra yetmediği görülmüş meçhulde işin içine girmiş bir müddet sonra mechulunde yetersiz olduğu görülünce mağlum diyelim deyip mağlum demişlerdir. En doğrusuda odur. Kelamın konusu en başta mağlumdur. Mağlum en başta ikiye ayrılır mevcûd ve ma’dûm(olmayan) diye mevcûd ikiye ayrılır vacib varlık mümkün varlık diye vacib varlık varlığı zorunlu olan varlık vacibi’l vucûd varlık mümkün varlıkta varlığı yokluğu eşit olan, varlığı için bir başka varlığa ihtiyaç duyan varlıktır.şimdi bu kavramları yerine yerleştirdiğimizde Allah vacib varlıktır. Alem ise mümkün varlıktır yani Allah varlığı zorunlu olan varlıktır Alem ise olması zorunlu olmayan fakat Allah tarafından yaratılan varlıktır. Vacib varlık ile mümkün varlığı birbirinden ayırt etmek gerekir Allahı vacib varlık olarak Alemide mümkün varlık olarak ayırt edip iki ayrı varlık tarzı ortaya konulur bunun yoluda sıfatlardır Allahla ilgili olanlar münferid sıfatlar denilen (vucûd, kıdem, beka, vahdaniyet, muhalefetün lil havadis, kıyam binefsihi) sıfatlar Allahın Allah olmasının şartlarıdır. Allahı Allah olarak tanımlayan ve sadece onda olan sıfatlar, onun münferid olduğu sıfatlardır. Bu yüzden onlara münferid sıfatlar denir. Peki Alem bundan nasıl ayırt edilir kelamcıların yattığı uyuduğu gaflette kaldığı yerde burasıdır buna mutezile kelamcılarıda dahildir işin formulün farkında değildirler çünkü Allahın münferid sıfatlarının zıtları alemin sıfatlarıdır yani mümkün varlığın sıfatlarıdır teker teker gidersek; vucûd,  zıttı ademdir. Adem Alemin asli sıfatıdır yokluk, çünkü o, yokluktan yaratılmıştır sonra kıdem gelir Allah tek kadim varlıktır Alem ise hadistir kıdemin zıttıdır sonra beka gelir Allah tek baki varlıktır Alemde fanidir çünkü fena sıfatı Alemin asli sıfatıdır aynı hudus gibi kelamcılar bu sıfatların farkında olsalardı cennet ve cehennem ebedidir demezlerdi çünkü cennet ve cehennemde Alem kadrosu içerisindedir. Onlarında eninde sonunda yok olması gerekir, fani olması, sonlu olması gerekir çünkü fena sıfatı Alemin asli sıfatıdır değiştirilmez tüm kelamcılar, hadisciler felsefeciler Alem kadimmidir hadismidir mevzusuna takılmış onu tartışmış orada boğulmuşlardır. Diığerlerinin ne olduğunun hicbiri farkında değildirler. Bir başkasıda vahdaniyettir teklik yani eşi benzeri naziri olmayan tek birtanedir alem ise eşi benzeri naziri olan yani çokluktur. Kıyam binefsihi Allahın zatının kendi varlığı ile kaim olmasıdır Alem ise kıyam bigayrinefsihi sıfatına sahiptir yani kendisi var olan değil kendisinin var olması için başkasına gerek duyan yani Allaha gerek duyan demektir. Sonra muhalifetün lil havadis sonradan olanlara benzememektir Alemin sıfatı ise muvafakatün lil havadis, müşübehetün lil havadistir sonradan olanların birbirine benzemesidir ozaman Alemi Allahtan ayırıp Alemi nasıl bir varlık olduğunu isbat edileceğinin şifreside bu sıfatların zıttıdır. Diğer sıfatlara gelince müşterek sıfatlardır yani subuti sıfatlar denilen sıfatlar yada fiili sıfatlar veya haberi sıfatlar bunlar Alemde ve insanda var olan sıfatlardır onun için müşterek sıfatlardır Hayat, ilim, semi’, basar, irade, kelâm, tekvin, kudret…vs. bunların hepsi Allahtada var insandada vardır fakat buruda  bir şeye dikkat edilmelidir bu üç grup sıfat Alem ve İnsanda hakikat ifade eder Allaha izafe edildiğinde gaybe atıfla istiaredir, mecazdır Allah dışındaki bir varlıkta bunlar hakikat ifade eder Allah hakkında kullanıldığında istiaredir semantikte buna aktarma denir temsil yoluyla aktarmadır mecazi manasındadır yani hay sıfatına baktığımızda Allahta haydir İnsanda haydır yani İnsanda diridir Allahta diridir. Hay İnsan için kullanıldığında sınırlı 70-80 senelik bir zaman dilimine bağlı  ekmeğe, suya, havaya ihtiyac duyan var olmak için ebeveyn anne ve babaya ihtiyac duyan yaşayabilmek için oksijene ihtiyac duyan bir hayat anlayışıdır bu hakikattır ama Allah hakkında söylenen hay,var olması, canlı olması için bir sebeb illet, ebeveyn, neden veya başka bir sebebe ihtiyac duymadan yada bir oksijene havaya suya, yiyeceğe içeceğe ihtiyac duymadan veyahut 70-80 yıl gibi belirli ,sınırlı bir ömre bağlı kalmadan hay olmasıdır. Ozaman Allah hakkında kullanılmak mecazdir diğer sıfatlarda hay sıfatı gibi aynıdır. Bu sıfatların hepsi ortak sıfatlardır. Bunlarda insan esas alınmıştır insana göre kullanımlar hakikat Allah hakkında kullanımlarda mecaz olmuştur dolayısıyla iki sıfat vrdır münferit sıfatlar Allahı isbat eden uluhiyeti tanımlayan sıfatlardır diğerleride müşterek olan sıfatlardır. Müşterek olan sıfatlarda esas, hakikat olan insan, Allah hakkında kullanımları da mecazdır. Sıfat meselesi işte bukadardır tevhid ayan beyan içinde ortadadır.

Tevhidde budur: Allahın uluhiyetini ayakta tutan, uluhiyeti niteleyen sıfatlarla tevhid etmek Allahın dışındaki tüm varlık kadrosunu alem adı altında toplayıp onun sıfatlarınıda Allahtan ayırmaktır. Bu sıfatları tartışmanın amacı: Allahı aslında tek varlık olarak vacib varlık olarak isbat etmek Alemi ve oradaki herşeyide sadece hâdis varlık olarak değil aynı zamanda o, sıfatların zıtlarıyla da tanımlamaktır. Asıl amac budur ama kelamcılar bu amacın farkında değildirler bu amacın farkında olunmadığının kanıtı olarakta hudûsu Alemi tartıştıktan sonra sonludur  sonradan yaratıldı denen hudûsu isbat edilen bir Alemede fenayı vermek zorunludur yoksa onda beka sıfatı olmaz çünkü Allaha ait olan beka sıfatı onada verilmiş olunur ama cennet ve cehennem ebedidir, bakidir diyenler meselenin farkında değildirler peki ayeti kerimelerde buyrulan “onlar cennette ebedi kalıcıdırlar “A’raf 42,Yunus26, Ra’d 35, Furkan 15, Ankebût 58…” veya onlar ebedi cehennemliktirler “Tövbe 68, Mu’minûn 103, Zuhruf 74” vs. gibi ayetler neyi ifade eder? Bu ayetler şu şekilde açıklanılabilinir:

    Mesela baba oğluna bir ev verir bu ev senin olsun  ebedi içinde yaşa der peki babanın oğluna bu ev temelli senin olsun demesiyle evin ebediyen onun olduğu anlaşılırmı? Bu şekilde anlayana nederler? Zekasından bir zoru olduğu düşünülür bu ibarelerden ebedilik anlamak bir ahmaklıktır ev senin olsun dediğimizde evinde kişininde ebedi olmadığını bilmeyen yoktur yani bu ev durduğu müddetçe sende hayatta olduğun sürece senindir anlamındadır, sen var olduğun sürece demektir. Buradan ebediliği anlamak zor ve imkansızdır kolay anlaşılan ebedi olmadığıdır peki kur’an niçin böyle der baktığımızda bir nüans vardır  bunu anlamak için hem yedinci asır arabını bilmek hemde o, kur’an’ın o, kültüre o, yapıya nasıl uygun  hitap ettiğini bilmek gerekir. Bunları bilmekte Ebu Cehil ,Ebu Bekir olmakla olur. Ebu Bekir Ebu Cehil ne biliyorsa , ne düşünüyorsa , neye sahipse onlara sahip olmak gerekir. Bunu anlamanın alfabeside budur miladi yedinci asırdan sonraki şu Alemin bu Alemin bu mezhebin şu mezhebin bu çağın, o, çağın yorumlarıyla kur’an anlaşılmaz kur’anı anlamanın tek yolu vardır  oda ma kabline göre anlamaktır Kur’andan önceki zamana göre anlamaktır. Kur’andan önceki zamana gelince bu devirde toplum bedevi toplum idi bedevi çoban olarak göçebe yaşar göçebecilik hayvancılığa dayanır hayvancılık hayvan besiciliği de ota muhtactır koyun sürüsünü, deve sürüsünü otlatacaktır. Dolayısıyla hayvanına otlak arar bundan dolayı ona göçebe denir, bedevi denir, çünkü çöl kuraktır ot bulması gerekir ve yerleşik olamaz otlak bir vadiye sürüsü ile gider orada üçgün beşgün veya bir ay kalır ve ot biter, tükenir ve orada kalmanın bir manası olmaz,  yeni otlak aranması gerekir. Dolayısıyla kalkıp başka biryere giderler. Bundan dolayı yeşil alan Arabın kafasında gelip geçici süreli bir alan olarak yer etmiştir hayvanlarındada tecrübe ettikleri odur. Cennetin manasıda yeşillik günlük güneşlik bir yerdir kur’an-ı kerimde orada ebedi kalacaksın diyerek  yani orada yerleşik kalacaksın göçebe hayatın olmayacak yenen ot meyve tükenip yenisini arama derdi olmayacak dolayısıyla yeşil alan Arabın kafasında gelip geçici süreli birgün bitecek olan bir yer olarak idrak edilegeldiğinden  kur’an-ı kerimde de orası öyle bir yerki gelip geçici konar göçer yaşamayacaksın orada ebedi kalacaksın denir. Orada ebedi kalınacak kelimesinden maksat budur aksi taktirde orasının ebedi olduğu  ve oradakinininde ebedi olduğunu anlamak tamamiyle nefsani bir taleptir peki cenneti ne ister?; İnsan baktığı zaman cenneti bedeninin istediğini görür bedende dört gruba ayrılır:

    Yukarıda kafa vardır entellektüel değerler onun altında gönül , kalp his dünyası vardır, onu altında beslenme, onun altındada üreme sistemi vardır bizim cennet cennet diye istediğimiz beslenme ve üreme organlarımızın konforu ve bu konforun ila nihaye devamıdır çünkü beslenme ve üreme sistemi sadece insanlara ait değil hayvanlarda, bitkilerdede vardır ortak bir sistemdir. Cennette ebedi kalmayı vucudun bu dört bölümünden akıl istemez akıl yukarıdaki sistemi ortaya koyar o, münferid sıfatlar dediğimiz sıfatların sadece Allahta var olması Allah dışında bu sıfatların olmaması halık ile mahluk arasındaki en keskin cizgi, duvardır o,duvarı germeye çalışmak ya Allahı küçük düşürmek yada insanın haddini aşmasıdır. Beka Allaha ait bir sıfattır sen cennetin ebediliğini bekasını istemek ile Allahın sıfatına göz dikmiş olursun demektir. Beka sıfatıyla uluhiyeti egale etmeye çalışıyorsun demektir. Bundan dolayı akıl onu istemez o, sıfatlar sadece Allaha ait sıfatlarsa ki öyle alemde olmaması gereken sıfatlardır eğer bunlardan birisini Aleme veriyorsan diğerlerinide alıyorsun demektir ozaman Alem hadis demene gerek yoktur Alem kadimdir dersin sonradan olmadı Allah gibi hep vardı dersin veya beka, Allahta bakidir Alemde baki olacak cennet cehennem Alemide baki olacak dersin bu şekilde bütün sıfatlarıda bölüştürerek Alemin kendi sıfatlarını reddedip  Allahın münferid sıfatlarına uyarlarsın, oyüzden akıl dışıdır. Ya o, sıfatları kabul edeceksin o, sıfatların gerektirdiğine teslim olacaksın, veya birinde perhizi bozunca birinde bozup diğerleri kalsın olmaz, hepsinde iştirakı savunacaksın mantıkta onu gerektirir Allahu Teâla ben gizli bir haziyneydim bilinmek istedim deyip Alemi ve İnsanı yaratmıştır eğer Alem ve İnsan ebedi olsaydı ( cennet ve cehennem bir Alemdir ) Allahu Teâla ben kendim gibi ezeli yarattım, baki yarattım,  ebedi yarattım derdi. Fakat öyle bir şey yoktur ki böyle dese dahi bu cümleler te’vil edilmek zorundadır çünkü Allaha ait olan bu temel sıfatlardan birisini mahluka verirsen bu şirktir veya mahluklardan birinin sıfatını Allaha verirsen yine şirktir tevhidi bozarsın ama muvahhid değilim diyorsan ona denilecek birşey yoktur onada müşrik denir. Cennet cehennem bir milyon  yıl belki tirilyonlarca yılda sürebilir fakat Allah gibi ebedi, baki olamaz biryerde sona ermesi dolayısıyla ondan önce, Alemden önce var olan Allahın, tekrar alemin yokluğundan sonra baki varlık olarak isbat edilmesi gerekir. Buda amentünün gereğidir. Aklın istediği ile nefsin istediğini birbirinden ayırt etmek gerekir. Nefsin istediği başka bir şey aklın istediği de başka bir şeydir. Gerçek dindar kişinin düşüncesi, Allahı uluhiyetinde o,münferid sıfalarda tefrid etmesi, tevhid etmesidir. Aklın ve gönlün istediğide budur. Tevhidde bunu gerektirir fakat cennet ve cehennemde ebedi kalmak ise nefsin isteğidir.